Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir, savunma sanayisinin ülkenin genel sanayi ekosisteminden ayrı düşünülemeyeceğini belirterek, ticarileştirilemeyen unsurlarla savunma sanayisinin devam ettirilemeyeceğini söyledi.
Mimar ve Mühendisler Grubu’nun (MMG) düzenlediği toplantıya katılan Demir, savunma sanayisinin ihracatının artmasında devlet politikalarının, siyasilerin duruşunun, ülkenin dünyadaki ikna kabiliyetinin ve ürünlerin geçmişi ve kendini ispatlamasının önemli rolü olduğunu ifade etti.
Savunma sanayisine ayrılan Ar-Ge paylarının gerçek manada netice görebilecek şekilde hayata geçirilmesiyle ilgili alınacak mesafe olduğunu kaydeden Demir, gelecek 10 yıl boyunca bu konuda kararlı olunduğu takdirde Türkiye’nin önünün açılmasının mümkün olduğunu dile getirdi.
Demir, Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın 2013 yılında Ar-Ge’ye verdiği desteğin 350 milyon lira olduğunu aktararak, “Amacımız, Türkiye’nin kendi silahını, tankını, füzesini yapan bir ülke olup bunu ihraç eder hale gelebilmesi. Bu, bölgesel bir güç olmanızın da şartı” dedi.
Savunma sanayisinde hedeflerinin Türkiye’nin ilk 10 ülke arasında yer alması olduğunu vurgulayan Demir, “Savunma bütçesi bir ülkeye yük olarak düşünülebilir. Türkiye’nin savunmaya ayırdığı bütçeyi milli gelire oranladığınızda ve diğer ülkelerle karşılaştırdığınızda aslında çok da fazla değil, hatta onların altında. Bunun önemli bir kısmının da asker sayımızın çokluğuna ve lojistik destek hizmetlerine harcandığını düşünürseniz savunma sanayisinin kendisine ayrılan payın çok da yüksek olmadığını söylemek mümkün” diye konuştu.
Demir, savunma sanayisinin ülkenin genel sanayi ekosisteminden ayrı düşünülemeyeceğine işaret ederek, ticarileştirilemeyen unsurlarla savunma sanayisinin devam ettirilmesinde başarılı olunamayacağını dile getirdi.
Üniversiteler ve araştırma kurumlarının savunma sanayi ile bağının sağlanmasının önemli hedeflerinden biri olduğunu aktaran Demir, en zorlu ve en teknolojik ürünleri yerli imkanlarla üretmek konusunda çalışmalarının devam ettiğini söyledi.
“Seri üretimde belli bir aşamaya kadar maalesef motorlarımız yurt dışından gelecek”
Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın kendi inisiyatifiyle bir proje geliştirme yetkisi bulunmadığını belirten Demir, şunları kaydetti:
“Genelde Türk Silahlı Kuvvetleri’nden gelen bir ihtiyaçla herhangi bir projeyi başlatabiliyoruz. Bunun dışında tek proje başlatabilme inisiyatifi Ar-Ge projeleri adı altında Ar-Ge idaresinin devreye girmesiyle olabiliyor. Burada bizi kısıtlayıcı bir durum oluşuyor. Aslında olması gereken, Türkiye’nin önündeki savunma sanayisi politikasını ortak bir aklın tespit etmesi gerekiyor ve bu akıl tespitini yaparken çeşitli parametreleri hesaba katması lazım.”
Askeri tesislerin daha etkin ve verimli çalıştırılmasına ilişkin hem ilgili kuvvetler hem de Genelkurmay Başkanlığı ile bir mutabakat içinde olduklarına değinen Demir, burada doğru yöntemi bulmak üzere aralarında bir diyalog geliştiğini ifade etti.
İsmail Demir, milli tank Altay’ın yeni modelinde kullanılacak motora ilişkin bir soru üzerine şunları söyledi:
“Türkiye’nin bu kadar senedir bırakın tankı, bir jeneratörde, bir iş makinesinde, bir basit sistemde dahi kullanacağı motoru yok. Otomobille ilgili bir babayiğit ararken bunlar da gündeme getirilmeli. Bir alanda dışarıya bağımlılıktan kurtulmak önemliyse, bu bir milli proje olarak alınıp tamamlanmalı. Bu konuda biz önemli bir adım attık diye düşünüyorum. Proje başarıyla sonuçlanırsa sadece tank değil jeneratörden buldozere ve gemi motoruna kadar bir dizi araçta kullanılabilecek motorlarımız olacak. İnşallah bir süre sonra Türkiye bu motor meselesinde de dışarıya bağımlılıktan kurtulacaktır. Ama seri üretim bazında belli bir aşamaya kadar maalesef motorlarımız yine yurt dışından temin edilecek.”
Demir, sınır güvenliğiyle ilgili Savunma Sanayii Müsteşarlığı bünyesinde bazı projeler yürütüldüğünü belirterek, “Sınır güvenliğinin birkaç aşaması var. Sınırımızın bir kısmı düz, bir kısmı dağlık. Şu anda Suriye sorunu itibariyle düz sınırın korunmasından bahsediyoruz ama bundan önce de dağlık sınırlarımızdan bahsediyorduk. O anlamda gerektiğinde sınırdan geçişleri haber verecek, gerektiğinde silahlı müdahale edebilecek, gerektiğinde belli önleme unsurlarını harekete geçirebilecek komple entegre bir sistem düşünülmeli” değerlendirmesinde bulundu.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)