MAGAZİN Yaşam

Karacaoğlan Kimdir ?

Karacaoğlan Kimdir ?

karaca
Karacaoğlan’ın yaşamıyla ilgili kesin bir bilgi yoktur. Yaşamı hakkında araştırma yapanlar, Akşehirli Ahmet Hamdi Efendi’nin hatıra defterini kaynak göstermektedir. Hamdi Efendi, Varsak köyünde 1876 da hatıra defterine şu satırları yazmıştır:
“Malum ola ki Karacaoğlan Varsak karyesinde dünyaya gelüp babası Türkmen aşiretinden Kara İlyas, fakir-el hal olmağla sayd-ü şikarla taayyuş eder olup 1013 (M .1604) tarihinde Kozan dere-beylerinden Hüsam Beyin sayıl namıyle tut-kap asker devşirdiği hengamda İlyas dahi tutulup götürülerek orada gaip olduğu için lakapları Sayıloğlu kaldığı ve el- yevm karyei mezbur hanedanı Sayılzade Mehmet Efendi’den anlaşılmıştır. Karacaoğlan’ın ismi Hasan olup öksüz büyümüş. Vechen karayağız ve fakir çocuğu olduğu için buna Karacaoğlan denülüp böylece anıldığı. Karacaoğlan delikanlı iken munis ve zeyrekliği hasebiyle ol vaktin karye ağalarından serdengeçti Osman Ağa Karaca Oğlan’ı evlatlık şekliyle diğer fakir bir aile kızıyle teehhül ettirmiş ise de kız hor ve çirkin olduğundan Karacaoğlan babası gibi Sayıl askerliğine tutulacağını anlayup yirmi dört yaşında Varsak’tan firar-la mekanın gaip ederek, encam Maraş’ta Zülgaroğlu (Zülkadir olacak) Hüsam Bey’ in himayesinde altı sene teehhül ümidiyle kalıp, teehhül ümidi münkesir olunca ora-dan müfarekatla yine geşt-i diyara başlayıp on dokuz sene sonra vatanına gelmişse de fazla barınamayıp elli beş yaşında Tarsus tarikıyla tekrar geşt-i diyara der-ban oldu-ğu”.
Karacaoğlan’ın doğum tarihini 1606 olarak kabul eden araştırmacılar, ölüm tarihinde anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Akşehirli Ahmet Hamdi Efendi, Karacaoğlan’ın 96 yaşında öldüğünü yazmıştır. Kendisinin Güney Anadolu’da yaşayan Türkmen aşiretinden olduğu daha doğrusu İçel’li olduğu muhakkaktır. Şiirlerinden anlaşıldığı kadarıyla kendisi pek çok yer gezmiş, aşkı ve tabiat sevgisini yaşadığı hayatı, çağının konuşma dili ile öz türkçe olarak işlemiş ve anlatmış bir halk şairidir. Nereli olduğu üstüne değişik görüşler öne sürülmüştür. Bazıları Kozan Dağı yakınındaki Bahçe ilçesinin Varsak (Farsak) köyünde doğduğunu söylerler. Bazıları da Osmaniye ili Düziçi ilçesinin Farsak köyünde doğduğunu söylerler*. Gaziantep’in Barak Türkmenleri de, Kilis’in Musabeyli bucağında yaşayan Çavuşlu Türkmenleri de onu kendi aşiretlerinden sayarlar. Bir başka söylentiye göre Kozan’a bağlı Feke ilçesinin Gökçe köyündendir. Batı Anadolu’da yaşayan Karakeçili aşireti onu kendinden sayar. Mersin’in Silifke, Mut, Gülnar ilçelerinin köylerinde, o yöreden olduğu ileri sürülür. Bir menkıbeye göre de Belgradlı olduğu söylenir. Bu kaynaklardan ve şiirlerinden edinilen bilgilerden çıkarılan, onun Çukurova’da doğup, yörenin Türkmen aşiretleri arasında yaşadığıdır.
Adı bazı kaynaklarda Simayil, kendi şiirlerinden bazısında ise Halil ve Hasan olarak geçer. Akşehirli Hoca Hamdi Efendi’nin anılarına göre Karacaoğlan yetim büyüdü. Çirkin bir kızla evlendirilmek, babası gibi ömür boyu askere alınmak korkusu ve o sıralarda Çukurova’da derebeyi olan Kazanoğulları ile arasının açılması sonucu genç yaşta gurbete çıktı. İki kız kardeşini de yanında götürdüğünü, Bursa’ya, hatta İstanbul’a gittiğini belirten şiirleri vardır. Yine bu şiirlerinden anlaşıldığına göre, Bursa’da ev bark sahibi oldu, evlat acısı gördü. Anadolu’nun çeşitli illerini gezdiği, Rumeli’ye geçtiği, Mısır ve Trablus’a gittiği de sanılıyor. Yaşamının büyük bir bölümünü Çukurova, Maraş, Gaziantep yörelerinde geçirdi.
Karacaoğlan, içten ve sade sözleriyle kendini öyle bir sevdirmiştir ki; 1625 yılından bugüne kadar unutulmamıştır. Gelecek kuşaklar da onu unutmayacaktır. Sebebi de ağdalı bir dil olan İstanbul Osmanlıcası yerine, Anadolu’da halkın günlük konuşma dili olan Türkçeyi kullanmasıdır. Karacaoğlan’ın halk dilini kullanması, halkın da ona sahip çıkmasına neden olmuştur. Karacaoğlan’ın halk arasında bu kadar sevilmesi, zamanın ünlü şairlerini bile kıskandırmıştır.
Benim çocukluğumda, “Karacaoğlan’la Karakız” gibi kitaplar çok satılır, çok okunurdu. Karacaoğlan şiirleri nesilden nesile türkülerle aktarılan bir nevi sözlü edebiyat olmuştur. Yaşlılarımız, Karacaoğlan’ın bir kaç şiirini ezbere okurdu. Anadolu’nun bazı köylerinde, Karacaoğlan’ın bir şiirini dahi ezberleyip okuyamayana kız bile vermezlerdi. Bu yazıyı 30 Ekim 1990 tarihinde Karacaoğlan için yazdığım bir şiirle bitiriyorum:

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

0 Paylaşımlar
Tweetle
Paylaş
Paylaş
Pin

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL